ya benim dediğim şununla alakalıydı

hikaye (7) kaybeden (6) yalnızlık (3) şarkı (3) Infector of Souls (2) Terror's End (2) dans (2) dükkan (2) esnaf (2) kadın (2) konser (2) madde bağımlılığı (2) mahalle maçı (2) mesela (2) mesene (2) odun (2) oyun (2) performans (2) sokak (2) video (2) yalnızlar (2) yollar (2) 1954 (1) Akara (1) CAIRN (1) Diablo (1) Federal Almanya (1) Grand Vizier of Chaos (1) Hellforge Hammer (1) Lord De Seis (1) Mephisto (1) Soulstone (1) ah muhsin ünlü (1) akustik (1) akşamlar (1) alexi murdoch (1) anahtar (1) askerlik (1) aydınlık (1) aylin (1) ayna (1) balkon (1) bayram (1) bek (1) ben (1) cenk (1) chungking express (1) coldplay (1) davul (1) denizkızları (1) despot köşeler (1) discman (1) doktor (1) durak (1) e (1) earl's court (1) emin olmak (1) erkek (1) eski şehir (1) farinelli (1) faye wong (1) fikr-i sabit (1) futbol (1) gece geçtiğimiz şehir (1) gitar (1) göklere (1) havlar (1) hayat (1) hayatta nasıl başarılı olunur (1) hayır (1) hırs (1) ikircikli ovaller (1) ilker kılıçer (1) ilyas başsoy (1) insan (1) isim-şehir (1) istanbul (1) iyilik güzellik (1) işler (1) k. (1) kaybeden tribi (1) kaybedenler kulübü (1) kelimeler (1) kendini kaybetmek (1) kesmeşeker (1) kişiliğin gücü (1) kulaklıklar (1) kupa (1) köpekler (1) kış (1) kış çocukları (1) let down (1) liderliğin sırları (1) lizarazu (1) marka (1) mağlup (1) müzik (1) nihilizm (1) orange sky (1) pantomim (1) pink floyd (1) pulse (1) renk (1) rio (1) rüyalar (1) sahil (1) shiver (1) sinek (1) sokak çocuğu (1) sol bek (1) su (1) söyleşi (1) söz (1) sığamıyorum (1) talcid (1) telefon (1) uçarım (1) vicdani ret (1) vinyl (1) yalnızlık notları (1) yellow (1) yerlere (1) yıldızlar (1) zaman (1) çin (1) İsviçre (1) ışık (1) şehirlerden bir şehir (1) 王菲-光之翼 (1)

İzleyiciler

Blogger tarafından desteklenmektedir.

şu kadar bu kadar

28 Ağustos 2010 Cumartesi


-eğer kalbini kırarsam, bunu kendi kalbimi kırarak öderim. bakışların ruhumu teslim alır benden. eğer seni kırarsam, bunu gözlerimi sımsıkı kapayarak öderim. bakışlarım, içime düşer. bazen ayna tutmak, büyük bir cezadır. kendime bile olsa.



-iki talcid çiğnedim. yine içerde bir şeyler var. durdurmak için başka ne yapabilirim. beatles dinliyorum. seni düşünüyorum. bu iyi ve kötü olabilir. kendimi düşünüyorum. bu iyi ve kötü olabilir.



-eğlenceli bir şarkım yok gibi. ama kendimi eğlendirmenin başka yollarını da buldum. özellikle sokaktayken iyiyim. bir gözlem adamıymışım. sonra, kızlar var. dans ettik. dans ettim. besame mucho. iyi zamanlar da olmadı değil yani. bir kadından bir kadına ne kadar fark olduğunu da gözlemledim. gözleri boşluğa bakan izlenimi vermeyen her kadın, kadın değildi, ki ben bunu bildim. sonra gözlerine baktım senin. sonra o gölgeye ben de ağladım. hay aksi. bu da bir şarkıydı.



-yaptığım sadece kaybeden tribi. çok şey değil. geceleri ve yalnızken ve sigara ağzımdayken şarkı söylemeye çalışırken ve bir elime kalemi alıp kağıtlara bir şeyler karalarken ve o karaladığım şeylerin diğer gün melodiler halinde evin içerisindeki mırıltıları ve kendi kendimi eğlendirdiğim onca zaman ve o zamanlar bir lütuf muydu kendime, kendimin bağışladığı.. evet, yaptığım kaybeden tribiydi. ve bu gerçekten çok şeydir.



-tabakamı kaybettiğim geceydi. kafede ya da simitçide kaldı. içindeki sigaraları da boşaltmıştım. sanırım o da kendini yalnız hissetmiş olacak. yalnızlığın bir kadın sureti olduğunu da, yine aynı akşam söylemiştim. yanımdakilere. kafede ya da simitçide. kıskanç bir kadın. bunu yanımdakilere anlatmış olmamdan içerlemiş olacak ki, tabakam kaybetti kendini. gerçekten kaybetti.



-yalın ve sessiz olmalıydı belki. hayat. bir şarkının yalnızca nakaratı gibi. diğer balladları hiçe sayarak. belki bir o kadar da vurucu olmalıydı. hayat. deruni bir bakış gibi.



yalnızlık notları -2 (2009 yılında ŞehirRock'da yayınlanmıştı)

jerry.
27 Ağustos 2010 Cuma

şu anda monitörümün üstünde bir sinek. amaçsız gibi. belki. yok değil.bilemiyorum ki onun gibi düşünmediğimden. önemsiz.

en tepeye kadar kanatlarını kullanıp çıkıyor ve sonrasında yerçekimine engel olamayıp kaymaya başlıyor yavaş yavaş. bir çabası da yok yerçekimine karşın. bu da anlamsız. bazen birkaç ayak hareketi yapıp bu düşüşün zamanını uzatmaya çalışıyor olsa da vazgeçmiyor yerçekimi o'nu aşağıya sürüklemekten. anlamsız. ve en büyük anlamsızlık kullanabileceği kanatları varken bunu kullanmaması.ve düşünülmesi gereken neden böyle bir yol seçtiği. ve şimdi monitörümün yere yakın kısmına yaklaştıgını sezdiginden olsa gerek tekrar kanatlarını kullanmaya başladı. birkaç tur döndü ekseninde. sonra yukarıya doğru bir çıkış yapıp tekrar en üst seviyesine ulaştı monitörümün. anlamsız. bir daha aynı eylemleri yapacak olması...

belki de herşey anlamlı. çok anlamlı.herşey; hayat sadece oyundan ibaret. ve oyun esnasında sadece anın güzelliğine sığınıp boşluğa bırakmak geliyor içimizden kendimizi.başka bir şey değil. herşeyi yapabilecek oluşumuz bile bizi bu boşlukta salınımımızdan engelleyemiyor. ama herşeyin bir sonu ve her sonun bir başlangıcı oldugunu bildigimizden -ya da bilemedigimizden- olsa gerek sürekli bir tekrar sürecindeyiz. yaşamımız ufak tekrarlardan ibaret sadece;
en yüksekteyken bırakmak kendimizi boşluğa ve en dibe inmek.
tekrar çıkmaya çalışmak
tekrar düşmek..
anlamsız.

bu masum sinek  ve ya bu aptal sinek, yine bir tekrarın oluşum sürecinde. yani sanırım.en dipte şu anda. en dipte, derin düşünceleriyle birlikte. ne yapacağını kestiremiyorum. ve bunu kestiremedikçe kendime kızıyor, kendimce manalar arıyor, düşünüyor, düşünüyorum. ama o aptal sinek orada -en dipte- hareketsiz bir şekilde duruyor. düşünüyor.

düşünüyor mu?

kahretsin ne yapıyor bu aptal sinek öylece?

neden bitirdi şaklabanlığını. neden son verdi oyununa, oyunuma.
neden?
NEDEN?
bak hala öylece duruyor. hiç bir şey yapmadan öylece. biz? biz de öylece durmuyor muyduk çogu zaman; sessiz, sakin, dışardan bakıldıgında hareketsiz, taş gibi. ama içimizde neler oluyordu? kim biliyordu? kim bilebilirdi ki?
kahretsin. şu an o sineğin içinde olan biten nedir?  benim düşündüklerimle aynı şey olabilir mi ki? çok saçma.dayanamıyorum artık. ezeceğim o aptal sineği, ezip öldüreceğim. son verecegim yaşamına. sonra yaslanıp koltuğuma tekrar devam edecegim yaşamıma.

ama...
ama hayır yapamam ki.
lanet olsun sana sinek. hareket et, bir şey yap. öylece boş durma!

ben burada. tek başıma. kirli pijamam, kitaplarım, etrafa dağılmış filmlerimle dolu masamda.ben burada. bir başıma, yalnız. ve o burada. yalnız değilmişim aslında (ya da?). o'nun olmadıgı zamanları da hatırlıyorum. ve biri gelip bakacak olsaydı şuan benim o'na baktıgım gibi, belki az önce düşündüklerimi o(bakan kişi) da düşünecekti, ve ben şimdi burada, yalnızlıgımı bir sinekle paylaştığımı düşünür haldeyken...

- öldür o'nu, son ver hayatına. sonra aç pencereyi, soguk havayı ciğerlerine çekerek at o'nu pencereden aşagıya.ve ardından uzat kafanı, düşüşüne tanık ol, o karanlıkta o küçük şeyi göremeyeceğini bilmene rağmen yap bunu. -

ama o sinek orada,öylece durdukça... ve ben burada kendime engel oldukça... ben burada kendi'mle oldukça...

ben bir işeyeyim en iyisi.çişim de yok aslında.ama kaçasım var bir anlığına. ve kendimi en rahat hissedeceğim yeri o bokların arası gibi.
yalnız kalabildiğin ama yalnız olmadıgın yerlerdendir tuvalet. hissettirmez yalnız olduğunu.


gereksiz not: bir gece ansızın...
24 Ağustos 2010 Salı


Yanıldığımı anladığımda saat kaçtı? Önemi de yok. Artık hiçbir şeyin önemi yok. Ama balkonum var. Güneyde herhangi bir yerde herhangi bir zaman diliminde olmanın da bir önemi yok. Ama gökyüzünü seyredebiliyorum buradan. Yıldızlar birer birer düştüler. Yalnızlığa düştüler. Yıldızlar,  birer düştüler. Dinozorlar bile ölüp gittiler. Oysa o kadar büyüktüler. Bu bizim hiç şansımız yok demek oluyor..



Yalnızlığımı anladığımda hangi mevsimdeydim? Kış. Bir tebessüm zamanı. Karlar, beyazlar, evler, sobalar. Değil mi? Ama burası güneyde herhangi bir yerde herhangi bir zaman dilimi idi. Öyle. Burada kışın pek anlamı yok. Kış mevsiminde oralarda olmak lazım. Senin oralarda. Ben kışları severim. Bunu daha önce söylemiştim sana. Yani okumuştun daha doğrusu. Kış çocukları başkadır.. Daha sakindirler. Daha düşünceli. Ve daha yalnızdırlar. En azından benim tanıdıklarım.

Yeryüzündeki tüm yalnızların bencil olduklarını söylediğinde fazlasıyla haklıydın. Doğrusu, bencil olduğumu anladığımda, aslında o kadar mütevaziydim ki, söylediklerin kulaklarım arasında dolaşıp geri çıktı. Aslında söylediğin her söz, kulaklarım arasında kısa bir yolculuğa çıkıyorlardı. Çünkü ben sessizliği sevdim. Senin sessizliğin farkındı. Ama dinlemedin kendini. O yüzden de bilemedin. Ve benim hiç, ‘senden önce ve senden sonra’m olmadı. Belki de bende kabullenemediğin buydu. Öyle. Gitar çalmaya başladığım, ilk şarkımı yazdığım, ilk yalan söylediğim, hatta ilk düştüğüm zamanı milat olarak kabul edebilirdim. Ama bunu edemedim.

Telefon. Son zamanlarda mesene. İletişim sınırlarını zorluyoruz desene. Eskinin mektupları. Şimdi onlar şarkılarda. Eskinin aşkları. Şimdi onlar şarkılarda. Topluma mesaj kaygısı gütmeden sevdim oysa. Kaçık mektuplar da yazmadım. Aslında pek de başarılı değildim. Değildik. Bu jenerasyon organize ataklarda başarılı. Ama aynı başarıyı teke tek’te yakalayamadık. Göze hoş gelen futbol, iyiydi bize.. kendime ve taraftara..

Sabah uyandığımda ben olmayacağım. Yani o uyanan ben olmayacağım. Bunun farkındayım. Akşamları iyidir. Akşamları düşünüyorum. Akşamları yazıyorum. Bir ütüyü bir yelkenliye benzetecek kadar akşamdır da bazen, benim akşamlarım. Duymuştur bu kulaklar evet; ne açık denizlerden, ne o sularda yüzen denizkızlarından haberim yok diyemem. Evet, burada söylüyorum gerçeği, açık denizlerdeki, başka hiçbir şeye de benzemeyen denizkızlarından haberim var. İşte gerçek.. Biraz kaybeden tribi oldu ama sanki. Ama gerçek bu. Sakin ve iyi olmak..

Yaşamak iyidir; bundan da haberim var…


*: ŞehirRock için yazdığım yazı. 2008'de yayımlanmış olmalı. 


Jerry.


21 Ağustos 2010 Cumartesi
bek; savunma gücünün yanında hücum gücü(nden kasıt; iyi paslar ve depar ile hücum futbolcusuna yaptığı katkı)   de olan futbol mevki. özellikle dörtlü savunmada önem kazanır ve sağ - sol olmak üzere kendini şekillendirir. kilit mevkilerdendir denilebilir. fiziksel olarak güçlü, teknik  ve dayanıklı olmalıdır bu mevkideki futbolcu. sol ve ya sağ kanadın tamamına etki etmesi beklenmekte zira. 

gel gelelim türk futbolunu bırak dünya futbolunda bile kaliteli sol bek sayısı çok azdır, hatta yok bile denilebilir. en başarılı örneği; roberto carlos'tur. ama benim burada bahsedeceğim ;

bir vakitler bayern'in ve fransa'nın üç numarasını giymiş lizarazu. bayern münih'ten marsilya'ya transfer olup tekrar bayern münih'e geldiğinde altmışdokuz numaralı formayı giymişti.  asfaltta oynadığımız mahalle maçlarında herkesin kendine bir orta saha ve ya forvet futbolcusu ismi seçtiği dönemlerde kendime uygun gördüğüm isimdi. defansta - ki sağ - sol - orta karışıktır. - kestiğim atak sonrası hızlı bir koşu ile rakip takımın kalecisiyle karşılaşıp attığım gol sonrası lizarazu şeklinde bağırarak attığım gol sevinci hala aklımdadır. benim için hep en gözde sol bek  olmuştur.


son söz olarak; 
bek; beklenmezliktir. atağa çıkan karşı takımın atağını kestikten sonra darbe yapabilecek olmaktır.



gereksiz gibi gözüken not: savunma derinliği oluşumunun üç bek'inden birini oluşturduğumu duyduktan sonra lizarazu'yu anmamak yakışmazdı bana...


bayern münih'li yıllarındandan güzel bir gol ;

20 Ağustos 2010 Cuma

Earl's Court Londra / 20-10-1994 
comfortably numb bu kaydıyla tehlikeli bir solo içerir.. nasıl bir savunma anlayışıysa.. öyle derin. 
buralara kafamıza göre bir sürü şey yazmak istiyoruz.. savunma derinliği..
dikine paslarla sonuca ulaşmak zor.. şöyle olabilir.. belki..

şimdilik sercan'ın ve benim buluşma noktamız olarak duruyor.. ayrı yerlerden uzak durmak manasında..

yeşil sahalar..
kafam sahilde..

Cihan Mutlu

Cihan Mutlu
İstanbul'da yaşıyor. Mimar Sinan Üniversitesi Sanat Tarihi okudu.

Sercan Candemir

Sercan Candemir
Antalya'da yaşıyor. Elektrik-Elektronik Mühendisliği okudu. Kaybeden Tribi kurucu-solisti&şarkısözü yazarı

İlyas Cingöz

İlyas Cingöz
Eskişehir'de yaşıyor. Anadolu Üniversitesi Sinema-Televizyon okuyor.

beni beğeniyor musun?

Kaybeden Tribi fan page