zarfın içinden..
böyle şeyler de var
ya benim dediğim şununla alakalıydı
hikaye
(7)
kaybeden
(6)
yalnızlık
(3)
şarkı
(3)
Infector of Souls
(2)
Terror's End
(2)
dans
(2)
dükkan
(2)
esnaf
(2)
kadın
(2)
konser
(2)
madde bağımlılığı
(2)
mahalle maçı
(2)
mesela
(2)
mesene
(2)
odun
(2)
oyun
(2)
performans
(2)
sokak
(2)
video
(2)
yalnızlar
(2)
yollar
(2)
1954
(1)
Akara
(1)
CAIRN
(1)
Diablo
(1)
Federal Almanya
(1)
Grand Vizier of Chaos
(1)
Hellforge Hammer
(1)
Lord De Seis
(1)
Mephisto
(1)
Soulstone
(1)
ah muhsin ünlü
(1)
akustik
(1)
akşamlar
(1)
alexi murdoch
(1)
anahtar
(1)
askerlik
(1)
aydınlık
(1)
aylin
(1)
ayna
(1)
balkon
(1)
bayram
(1)
bek
(1)
ben
(1)
cenk
(1)
chungking express
(1)
coldplay
(1)
davul
(1)
denizkızları
(1)
despot köşeler
(1)
discman
(1)
doktor
(1)
durak
(1)
e
(1)
earl's court
(1)
emin olmak
(1)
erkek
(1)
eski şehir
(1)
farinelli
(1)
faye wong
(1)
fikr-i sabit
(1)
futbol
(1)
gece geçtiğimiz şehir
(1)
gitar
(1)
göklere
(1)
havlar
(1)
hayat
(1)
hayatta nasıl başarılı olunur
(1)
hayır
(1)
hırs
(1)
ikircikli ovaller
(1)
ilker kılıçer
(1)
ilyas başsoy
(1)
insan
(1)
isim-şehir
(1)
istanbul
(1)
iyilik güzellik
(1)
işler
(1)
k.
(1)
kaybeden tribi
(1)
kaybedenler kulübü
(1)
kelimeler
(1)
kendini kaybetmek
(1)
kesmeşeker
(1)
kişiliğin gücü
(1)
kulaklıklar
(1)
kupa
(1)
köpekler
(1)
kış
(1)
kış çocukları
(1)
let down
(1)
liderliğin sırları
(1)
lizarazu
(1)
marka
(1)
mağlup
(1)
müzik
(1)
nihilizm
(1)
orange sky
(1)
pantomim
(1)
pink floyd
(1)
pulse
(1)
renk
(1)
rio
(1)
rüyalar
(1)
sahil
(1)
shiver
(1)
sinek
(1)
sokak çocuğu
(1)
sol bek
(1)
su
(1)
söyleşi
(1)
söz
(1)
sığamıyorum
(1)
talcid
(1)
telefon
(1)
uçarım
(1)
vicdani ret
(1)
vinyl
(1)
yalnızlık notları
(1)
yellow
(1)
yerlere
(1)
yıldızlar
(1)
zaman
(1)
çin
(1)
İsviçre
(1)
ışık
(1)
şehirlerden bir şehir
(1)
王菲-光之翼
(1)
İzleyiciler
Blogger tarafından desteklenmektedir.
şu kadar bu kadar
14,058
10 Ekim 2010 Pazar
17:02 | Gönderen
sercan candemir |
Kaydı Düzenle
Kaybeden Hikayeleri
Kupanın Hikayesi
Şarkılarda duymuştu. Futbolun, hayata
benzediğini. İçindeki terimlerin hayatla özdeşleştirilebileceğini. Adam geçme,
ofsayt, penaltı, gol, kasti faul, hükmen mağlubiyet vs. Bunların hayatta
karşılıkları olduğunu duymuştu. Yani dinlediği şarkılardan sezmişti. Zaten
çocukluğu apartman arası asfalt futbol sahalarında geçmişti. O sokak çocuğu
değildi, apartman çocuğuydu. Ama mahalle maçları yapan bir apartman çocuğu.
Eskiden futbol oynardı. Şimdi konuşuyor. Herkes gibi. Zamanın bir noktasında yaşayan herkes gibi.
Kendinden geçercesine koşturduğu
sokaklarda şimdi sadece arabalar gürültü yapıyorlar. Yaşı yetişmemişti.
İnsanların büyük acılar çektiği o zamanlara. Bir bakıma şanslıydı
yetişememekle. Çünkü o zamanın gençleri, top peşinde koşmamışlardı. Fakat
polisler onların peşinden koşuyorlardı. Hayatlarını yaşayamadan geçip giden bir
gençlik. Sokak aralarında, kurşun yaralarında, düşüncelerin derinlerinde, sokak
lambasının asılan afişleri aydınlatan ışığında, ipe asılan bir insanın, neden
asıldığını düşündüğü zamanki karamsarlığında ve bu karamsar sonuçları olan
suçlarının, yalnızca düşünmek olduğu bir umutsuzlukla geçen gençlik. Yok hayır.
O bunları yaşamamıştı. Büyükleri geçirmişti bu zamanları. Büyükleri. Onun için
sadece mahalle maçları vardı, önem verdiği. Bir de sonradan hayatına bir anda
giren kızlar.
Takım aynı apartmanda oturan
arkadaşlardan oluşuyordu. Birkaç tane de karşı apartmanlardan çocuklar. Bazı
çocuklar top oynamazdı. Bazı kızlar evcilik oynardı. Bazı çocuklar da bu
kızlarla evcilik oynardı. Bunu hiçbir zaman anlayamadı. Top peşinde koşmayan
çocuk kız peşinde koşardı. Ama zamanı gelince. Büyüyünce. O yaşta kızlar kahve
gibiydi. Koruyucu ailelerin kahvaltıda çaya tamam ama kahveye kesinlikle hayır
demesi gibi. Her şeyin zamanı vardı.
Yine bir mahalle maçıydı futbola
jübile yaptığı. Her zaman sağ tarafta oynardı. 11 numara. (Elimizde böyle bir
sayısal kayıt yok çünkü zengin mahallesi değildi yaşadığı yer. Çocukların
forması değil tişörtleri vardı. Ama O’nu iyi tanıdığımızdan böyle bir numaraya
sahip olabilse, 11 numarayı seçerdi diye düşünüyoruz. Nedeni bilinmiyor. Kabaran
egolarından şüphe duyuluyor). Maç zamana karşı değil, belli bir sayı limitine
karşı oynanıyordu. Karşı tarafa 10 tane gol atan taraf maçı kazanıyordu. Fena
da gitmiyorlardı. J.’nin takımı (takımların isimleri yoktu. Mahalle maçı dedik
ya, mahalle ismine göre takımlar isim alıyorlardı. J.’nin takımı Akevler mahalindeydi).
Maçın bitimine 2 gol kalmıştı. A.
Takımı (karşı mahallenin adını unuttum Z. olsun) Z takımına karşı bir farkla,
8-7 üstündü. Gerginlik ve stres hakimdi çocuklara. Maç esnasında, A Takımından
Samim’in attığı bir şut kale yerine sağ tarafta yoldan geçen birine çarptı.
Topun çarptığı çocuk (bizim çocukları göz önüne alınca bu çocuğa aslında genç
demek lazımdı. Hatta delikanlı. Zira olaylar A. Şehrinde geçiyordu). Bu
delikanlı mahallenin belalılarındandı. Bizim çocuklar bihaberdiler çocuğun
herhangi belasından. Samim, “Topu atsana buraya” diye bağırdı Fatih’e (Fatih az
önce sözü edilen delikanlıdır). Fatih’in bu sözleri duymasıyla hiddete ermesi
bir oldu. “Sıkıyorsa gelip alsana” dedi Samim’e. Samim de galiba arkadaşlarının
yanında olmasının verdiği güven ve cesaretle Fatih’in yanına gitti. Topa
uzandı. Fatih geri çekti. Samim bir daha uzandı ve topu aldı Fatih’ten.
Gülümsedi sahadaki çocuklara. Kendinden büyük bir çocuğa üstün gelmenin gururu.
Bu gurur, Samim geri gelirken, Fatih’in taktığı çelmeyle düştü. Sonrasında
olanlar, artık J.’nin neden futbol
oynamadığının cevabıdır.
Samim düştükten sonra Fatih
yanına geldi. Samim hariç toplam dokuz çocuğun bakışları arasında, eğildi ve
Samim’in ayakkabılarını çıkardı. Bir de arka cebinden bir bıçak. Diğer
çocuklara baktı. Diğer çocuklar uçmuştu. Havadaydılar. Bu dramatik trajedi
karşısında tek yaptıkları bir sonraki sahneyi beklemekti. Bıçağı Samim’in,
kirden koyu kahve renge dönmüş beyaz çoraplı ayaklarına yaklaştırdı. Tek
darbeyle en küçük parmağını ayaktan ayırdı. Güldü çocuklara. Telaşlanmaksızın
yürüdü ve gözden kayboldu. Çorap artık ne kahve ne de beyazdı.
Bu onun son futbol oynayışıydı.
Artık peşinden koştuğu şeylerin arasında top yoktu. Samim’in kırmızı çorabını
hiç unutmayacaktı.
Futbol terimleriyle hayat
arasında hiç de hafife alınamayacak benzeşmeler vardır. O gün J. ve
arkadaşları, hükmen mağlup oldular.
(Sıradaki hikaye: Mağlubun Hikayesi)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Kadro
Cihan Mutlu

İstanbul'da yaşıyor. Mimar Sinan Üniversitesi Sanat Tarihi okudu.
İlyas Cingöz

Eskişehir'de yaşıyor. Anadolu Üniversitesi Sinema-Televizyon okuyor.
beni beğeniyor musun?
Kaybeden Tribi fan page
0 yorum:
Yorum Gönder